ODAM Odamın toprak tabanını Bagaj kağıtları yapışık iki Antep kilimi, Direkten tavanını da renkli kartonlar örtmüş. Kağıtları birer birer okudum; Diyarbakır-Malatya, Malatya-Kayseri, Kayseri-Gölbaşı yazılı Belli ki, emektar bu kilimler Denk olduğunda, Yollarda Fazla yorulmuş. Hamal sırtından düşüp kalkmış; Yer,yer delinmiş. Altından toprak görünüyor; Fare yenikleri kartonların arasından da tavan Bizim ki, Bu kilimleri süpürürken yoruluyor; Eller halılar aldı, Rahat rahat süpürüyor; Biz şu kadar yıl oldu Bir baltaya sap olamadık, Bunlar bela oldu başıma, Canımı yiyip duruyor; Hala, diyor: Herkes kısmetini bulur, diyorum. O da susuyor. Duvarda bir Türkiye haritası, Birkaç resim. Bir de takvim asılı. Kapının yanında da ayna var. Sakın bakma, Bu ayna da görünürsün canavar. Yüzün genişler, Daralır, kısalır Veya uzar. Köşedeki etajer Aga radyomu taşır. Dört hazeran sandalyem de Seyrek gelen misafirleri. Gelenlerin çoğu sedirde oturur. Bunlar da pek işe yaramaz ki. Bilmem ki, Bu sandalyelere ne lüzum var? Odamda bir köşeden bir köşeye Uzayan güzel bir sedirim var. Kolay mı ya? Alınmış bir kere bu sandalyeler Ve bu eşyalar. Para veren yok ki, Beleş de verilemez ki, Mal canın yongasıdır derler, Sokağa atılamaz ki.. Böylesi bir odaya da, Oda denilemez ki. Alıştık bir kere fukaralığa Kolay kolay bu odadan, Bu dekordan, Vazgeçilemez ki... MEHMET SALİH SAN |